gaziantep escort

08-04-2020 16:38:55 Son Güncelleme: 13-04-2020 20:31:55

TEFRİKA/ 07 / EŞREF BEY / UÇAN ŞEYH

, "İşte bu" diye bağırdı. "İşte beklediğim asıl haber buydu. Şimdi sen ayıklayacaksın pirincin taşını Kızıl Sultan, sıra bana geldi. İki mısır koçanı neymiş gö-receksin..."
TEFRİKA/ 07 / EŞREF BEY / UÇAN ŞEYH

TEFRİKA/ 07

EŞREF BEY
Uçan Şeyh (Şeyh-it Tuyyur)
Eşref Sencer Kuşçubaşı

Yazar: Jan Paçal

-----------

1. BÖLÜM
Fizan Sürgünü
Teşkilat ı Mahsusa'nın Kurulması

--------------

Gün batımından hemen sonra Medine'ye giren iki kar-deş kerpiç evlerin arasında ilerlerken fazla dikkat çek-memeye çalıştılar. Nihayetinde Sami geniş bir bahçesi olan küçük bir evin önünde durdu. Devesinden atlaya-rak kapıya yöneldi, önce 3 kez ardından 2 kez kapıyı vurdu. İçerden bir ses geldi, "Ateş"; Sami cevap verdi "Toprak"

Evin kapısı hemen açıldı, Eşref, iki devenin yularını tutmuş olacakları izliyordu. Evden fırlayan bir genç de-veleri Eşref'in elinden alıp ahıra doğru götürürdü.

Sami, Veteriner Hekim Miralay Rasim Bey ile selamla-şıp kucaklaştıktan sonra kardeşi ile tanıştırdı, "Demek Makedonya'yı karıştıran o haylaz bu genç. Sultan'ı sen bu yaşında korkuttuysan eğer yolumuz doğru demektir"

Eşref, mahcup bir tavırla kendisine gösterilen yere oturdu. Rasim Bey banyoyu hazırlatmak için seslenir-ken, "Önce bir rahatlayın, kendinize gelin,  güzel bir uyku çekin, burada güvendesiniz" derken getirilen bar-daklara soğuk şerbet doldurup ikram etti.

Kuşçubaşı kardeşler banyonun ardından gelen yemek teklifini de geri çevirmedi; Ancak yorgunluktan otur-dukları yerde uyuya kalacakları belli olunca Rasim Bey onlara odalarını gösterdi. Tertemiz, bembeyaz, mis ko-kulu çarşaflar... İki kardeş uzun zamandır yumuşak yas-tık yüzü görmemişti. Hemen uykuya daldılar.

Uyandıklarında kuş sütü eksik bir kahvaltı sofrası hazır-lanmış, onları bekliyordu. Doldurulan çaylar ve kahvaltı eşliğinde muhabbet başladı. Rasim Bey," Bir süre ev-den çıkmamanızı salık veririm, zorunlu bir durum ol-madıkça da çıkmayın zaten. Ortalık biraz yatışsın geri kalan her şeyin çaresine bakarız." derken Eşref 'e ne yapmak istediğini sordu. "Burada benim gibi sürgün olan hala bir şeyler yapılabileceğine inanan yurt sever-leri bir araya toplamak niyetindeyim" diyen Eşref yaşa-dığı işkenceleri hatırlayıp sinirlenmişti, belli etmemeye çalıştı.

Eşref, ev sahipleri Miralay Rasim Bey'den  bir çok bilgi aldı. Burada güvenebilecekleri kaç kişi vardı. Silah tedariki bulunuyor muydu. İttihat ve Terakki Partisi'nin Medine'deki varlığı nasıldı?..

Partinin ve Jön Türklerin bölgede oldukça faal olduğu-nu öğrendi. Sürgünler ile Medine'ye de insanlar yığıl-mıştı, kaldı ki ordu içinde sempatizanlar da vardı. Eşref, Sultan ile savaşmaya kesin kararlıydı. Bu isteğini her konuşmasında açıkça dile getiriyordu. Ona göre milletin uyanması için bir kıvılcım yetecekti, ama o kıvılcım nasıl ve nerede çaktırılacaktı. Düşünüyor, düşünüyordu... Rasim Bey'den önemli önemsiz her türlü bilginin edinilmesini ve kendisine ulaştırılmasını istedi... "Ama her tür bilgiyi... Kendileri bu önemsiz şu önemli diye es geçmesinler sakın. Paşa'nın çiş renginden Medine'ye yeni atanan bir zabite kadar ne varsa..."

Kendisine gösterilen güven ve itimat şaşırtıyordu genç adamı. Daha 21 yaşındaydı ve bir çoğuna göre çömez sayılırdı. Nerden bilebilirdik ki Taif'de işkenceye hafta-larca dayanıp ağzından tek bir kelime alamamalarının da bu duruma etkili olduğunu. Tomrukta asılı kaldığı süre bir rekordu, dahası kaçmayı da başarmıştı. Make-donya ve İstanbul'da yaptıkları da eklenmişti söylenti-lere. O şimdilik hiç bir şey yapmadan duruyor, ünü ise yayılıyordu.

Her gün Miralay Rasim Bey bir çanta dolusu kağıtla gelip Eşref Bey'e teslim eder oldu. Eşref gelen haber-lerin hepsini ciddiyetle okuyor değerlendiriyor düşün-celerini paylaşıyordu. Bu arada gece yarısı gelen ziyaretçileri oluyor, sabah gün doğmadan ayrılıyorlardı. Hepsinin ortak noktası Osmanlı'nın eski gücüne kavuşması, Kızıl Sultan'dan kurtulmak ve de özgür yaşamaktı.

Kardeşi Sami'nin bir gece çölde, bahsettiği, tıpkı Herodot gibi onunda, Atlantisli olduğuna inandığı halk-tan bir savaşçı geldi, Tuareg'di. Başındaki özgün mavi örtü sadece gözlerini açıkta bırakıyordu. Ebu Musa'dan da selam getirmişti.

Çöl savaşçı çok konuşmadı. Eşref 'e, "Bu geceden itiba-ren 120 hecin süvarin var bilesin" dedi ve izin isteyerek ayrıldı. Eşref nedense hiç şaşırmamıştı; Ebu Musa'da bir şeyler olduğunu hissetmişti. Hatta tomruğa bağlı susuzluktan ölmek üzere iken yardımına yetişenin de o olduğuna emindi artık.

Kısa bir süre evden çıkmayan kardeşler tebdili kıyafet yapıp halkın arasına karışmaya başladılar. Hayatı ve gelişmeleri sıcağı sıcağına takip ediyorlardı. Eşref, sıkça çöle çıkıyor ve günlerce dönmüyordu. Yeni arkadaş edindiği Tuareg kabilesi sayıca çok kalabalık olmasa da diğer kabileler onlardan çekiniyordu. Bu küçük kabile sayesinde çölün tüm gezgin halklarını da tanımış oldu.

Tuaregler çölde yaşama ve savaşma konusunda ustay-dılar. Her türlü bilgiyi Eşref ile çekinmeden paylaşıyor-lardı. Dahası kervanlara sıkça baskın düzenliyor Sultan'ı kızdırıyorlardı. 

Her fırsatta fakirlere yardım ediyor dualarını ve sevgilerini alıyordu. Elinden geldiğince de kabilelerin sorunlarına çare arıyor aralarındaki savaşları sonlandırıyordu. Çölde saygın bir yeri ve ismi vardı artık. Durduk yerde beklenmedik anlarda ortaya çıktığı için genç adam "Uçan şeyh" diye anılır oldu.

Eşref 'in ismi çöl insanları arasında bir çok kapıyı açar oldu. Bazen bir günde üç dört kabileyi ziyaret ediyor, bazen haftalarca misafirleri olup çölde onlarla deve sürüyordu. Eşref, koskoca çölü bir baştan diğer başa tek başına geçecek tecrübeye ve bilgiye kısa sürede sa-hip oldu.

Bir gece Rasim Bey'in getirdiği notları incelerken ani-den yerinden fırladı, "İşte bu" diye bağırdı. "İşte bekle-diğim asıl haber buydu. Şimdi sen ayıklayacaksın pirin-cin taşını Kızıl Sultan, sıra bana geldi. İki mısır koçanı neymiş göreceksin..."

Miralay Rasim Bey kadar Sami 'de irkildi , kanı kayna-yan genç delikanlıya dikmişlerdi gözlerini.

____
devamı için kütfen tıklayın
___________

YUKARI