gaziantep escort

31-03-2020 17:39:49 Son Güncelleme: 07-04-2020 19:32:49

TEKRİKA ROMAN/ GÜMÜŞ POLEN - 03 -

Rüzgar, Ateş’i yine kızdırdı; Ateş, Rüzgar’ı kovaladı. Toprak sabırla iç çekti... Kovalarken Rüzgar’ı Ateş, Su’yu kızdırdı; Toprak ‘dur’ dedi Su’ya;
TEKRİKA ROMAN/ GÜMÜŞ POLEN - 03 -

GÜMÜŞ POLEN - 03 -  

 

Yazar: Feride Ceyda Erdemli

III- Mordan Yüzen Toprakların Öyküsü

 

 

 

…ve kayarmışçasına indi İksir Ağacı’nın üzerindeki sedirinden
Serin kayaların üzerinden güvenle sekerek 
Çıktı topraktan düzlüğe
Ne yöne dönse yüzünü göz göze geliyordu sonsuz ufukla...
Ani sıcak bir meltem yaladı yüzünü
İç geçirdi ve
Başladı Pirenses Piranita gündelik yolculuğuna
Kayaların arasında yolu olan bayırlardan
Yürüdü halhallarının sesini yankılataraktan 
Geçmişin eridiği
Geleceğin daha gelmediği
Mordan yüzen topraklarda...
...
...
Zaman zaman olmadan evvel idi
Zaman daha bizim onu anladığımız gibi değildi
Her şey kendi içinde sadece tutkulu bir titreşimdi
Ve yaratmıştı bu tutkulu titreşim dört güçlü kardeşi:
Sert görünürdü Toprak,
Tavrı umarsız, dimdik ve isyankardı.
Sadece kardeşi Su rahatlatırdı onu.
İkna ederdi onu değişebilmeye, 
Duygularını yaşayabilmeye,
Dinginleşebilmeye...
Ancak Su’nun sözünü dinlerdi Toprak;
Çünkü Su katı değildi onun kadar.
İstediği görüntüye bürünebilir;
Her şekle girebilir,
Rahat rahat akıp coşabilir 
Ve kızgın coşkusunun gücü her şeyi yenebilirdi.
Su da Toprak’ı ayrı severdi.
Güvenilirdi Toprak;
Koruyucuydu;
Dönüştürücü...
Yorulduğunda coşkun akıp durmaktan
Sığındığı huzur dolu bir kapıydı. 
Pek anlaşamadığı kardeşleri Ateş’i de dizginlerdi.
Üzerinde atlaya zıplaya koşarken Ateş,
Ses etmezdi saçını başını çekiştirmesine Toprak.
Kendi kendini, alevlerinin coşkusuyla yok etmesine
Oyunlarına sükûnetle izin verirdi;
Dayanamazdı oysa Su bu yaramazlıklara,
Durduruverirdi Ateş ona bulaştığında.
Pervasız kardeş Rüzgar ise kızdırırdı Ateş’i...
Oradan oraya kovalattırırdı kendisini
Tutmaya çalışırdı Ateş, Rüzgar’ı...
Toprak sükûnetle beklerdi koşturmanın dinmesini
Su sonunda işe karışır ve dindirirdi kovalamacanın ilerlemesini
Ateş ile oyunları dışında pek anlaşamazdı kardeşler Rüzgar ile
Kah orada kah burada, 
Ondan daha iyisi yoktu sıkıldıkça ortalığı karıştırmakta.
Kararsız, pervasız
Kabına sığmayan bir güç timsaliydi Rüzgar.

...ve yaşar giderdi bu dört kardeş kendi kendine
kendi dünyalarındaki huzurlu denge içinde:
Toprak durur,
Su akar,
Ateş coşar,
Rüzgar koşardı.

Kendi içinde kıvrıla büküle ilerlerken zaman
Rüzgar, Ateş’i yine kızdırdı;
Ateş, Rüzgar’ı kovaladı.
Toprak sabırla iç çekti...
Kovalarken Rüzgar’ı Ateş, Su’yu kızdırdı;
Toprak ‘dur’ dedi Su’ya;
Su, ikna etti Toprak’ı 
Eriterekten aktı gitti Toprak’ın ruhundan
Koştu Ateşin peşi sıra hiç durmadan.
Ateş, kaçan Rüzgarın peşinde;
Su, Ateş’in peşinde...

Bir bütün olarak tutamaz oldu kendini Toprak:
Dağılmaya başladı istemese de...
Geçtiği her parçada Su, götürüyordu Toprak’ı tutanı;
Geçtiği her parçada Su, dönüştürüyordu Toprak’ın inancını;
Geçtiği her yanda Su, parçalıyordu Toprak’ı toprak yapanı.
Canı yanıyordu
İstemiyordu bazen bırakmak...
Elinden kayıp gidiyormuş gibi geliyordu tüm dünyası
Kaybediyormuş gibi hissediyordu kendini var eden özü... 

Ve dört kardeşin kendi dünyalarındaki dengesi 
Bir oyun ile sarsıldı böylece
Toprak, dağıldı Su boyunca;
Ateş, Rüzgar’ın peşine adadı kendini;
Rüzgar ise oynadı durdu 
Hem Toprak da hem de Su’da...

‘Canım yanıyor, Su’ dedi Toprak...
‘Ben, ben değilmişim gibi artık’ dedi...
Üzgündü Su...
Gel gör ki kaçınılmazdıDeğişim
Kaçınılmazdı dengenin yeni hali...

‘Özür diliyorum Toprak:
Ve özrümün simgesi olarak sana Bereketi veriyorum’ dedi Su;
‘Bu Bereket ile sana yeni Hayatlar gelecek.
Hep yanında olup besleyeceğim Berket’i
Koruyacağım seni, 
Senin beni hep koruduğun gibi.
Yardım elim olacak her anında yanında.
Seni yalnız bırakmayacağım asla.’
Ve elini tuttu Toprak’ın 
Yumuşadı acısı, rahatladı Toprak;
Yeniyi kabullenme vaktiydi:
Bütününden kopup giden parçalara 
Tatlı bir huzurla baktı.

İlk halinden kalan özünü;
Kendi kendine kalan parçasını
Su ile sardı; sarmaladı...
Kahve kızıl elini dokundurduğunda
Su’yun mavi berrak dokusuna
Toprak’a hayat geldi yeşil ışıklarla
Mor renkte bir kalkan ördüler Su ile Toprak
Sarıp sarmaladılar özlerini bu mor renkte kalkanla
Ki Bereket’ten gelen Hayat 
Var etsin kendi kendisini sonsuza 

Su, söz verdi Toprak’ı gezdirmeye;
Kendinden kopan parçalarından çok uzakta kalmasın diye...
Hatıraları, Toprak’ı üzmesin diye...

Mor renkte kalkan ile Toprak’ı sarmalandığında
Mordan yüzen topraklardahapsoldu zaman;
Bükülerekten kendi içinde dönmeye başladı:
Dönerken eriyordu geçen zaman,
Yok oluyordu geçtiği anda.
Daha da gelmemişti gelecek zaman.
Dün erirken, gelecek daha gelmemişken
Sadece şimdi ve şu an vardı  tüm coşkuyla...

Ve böylece başladı yeni düzen
Suyun engin hükmündeki dengede
Geçmişin eridiği
Geleceğin daha gelmediği
Mor renkte yüzen Toprak ile...

----
devamı için lütfen tıklayın
____

YUKARI