Görev yaptığım okulda zaman zaman öğretmenler odasına türlü çeşit eşyalar pazarlayan insanlar gelirdi çarşıya,pazara çıkmaya vakit bulamayan bayan öğretmenler için büyük kolaylık sağlardı bu alış-verişler.
Küçük taksitlerde yaparlardı,beni üzen bu alışverişlerin teneffüs süresini aşıp ders sürelerine taşmasıydı, öğretmen derse geç kaldığında öğrenciler anında okulu terörize ederlerdi...
Hele bir sakine hanım kardeşimiz vardı coğrafyacı ,tüm hayatında da böylemiydi bilmiyorum ama okulda yaptığı alışverişlerde birtürlü neyi alıp alamayacağına karar veremezdi.
Bırakın teneffüs saatini iki ders süresini ilhak ederdi alış veriş yapması, bazen aldığı eşyayı gelecek ay pazarlamacı taksitleri toplamaya geldiğinde değiştirmeye uğraşırdı...
Bir sohpet esnasında "çok müşkülpesent bir kişiliğiniz var sakine hocam, her zaman böyle mütereddütmü davranırsınız olaylar karşısında " deme gafletinde bulundum samimiyetimize istinâden. bu eleştirme ziyadesi ile alınganlık gösterdi saatlerce hıçkıra hıçkıra Ağladı.
Hıçkıra hıçkıra hem de.Olay basit bir öğretmen muhabbetinden çıkıp öğretmenler arası kavgaya sebep olacak boyuta taşındı.
Olay başımızdaki müdür kılıklı şabalağaintikal etti;
"vay efendim...! ne demekmiş müşkülpesent olmak?,üstüne üstlük birde aynı cümlede "mütereddütlük" bir bayana bu sözlerle hakaret edilir miymiş?
"Diline sahip olamıyorsun! bir türlü emekliliğin geldi " dedi.
Zılgıtı yedim.
Ortalık sakinleşince öğretmenler odasındaki kitaplıktan TDK biriket kalınlığındaki "KAMUS-Î TÜRKî" sözlüğünü alıp,hâla zırıl zırıl gözyaşı döken Sakine hocaya sessizce yaklaşıp;
"Bakın lütfen sevgili öğretmenim!" dedim;
"Senin ağladığın sözcüğün anlamı bu!".
Güldü, kırmızı utangaçlıklı bir gülüş, saçları yüzünü gizlemesi gerektiğini söylemiş olmalı ki, saçlarını önüne düşürdü.
Yalnızca utangaç kahkahası vardı. Öylecene çıktı dışarı. Akşama'ça konuşmadı. Yüzüme gölgeli bakışlarını şöyle bir fırlatıyordu.
"Özür dilerim!" dedi.
"Yok!" dileme dedim.
"Neden?"dedi utangaç bir eda ile.
"Yalnız sen değilsin, bir sözcükleri yanlış anlayan."
"Ama!" diyecek oldu, göz kırptım. O da göz kırptı.
Her gördüğünde beni;
"Abi!" der;
"Seni görünce cahilliğimden yüzüm kızarıyor!".
Değil.
Kızarmamalı.
Çünkü ülkemde, sözcüklerin anlamını, yazılış biçimini, Türkçe türetim ekleriyle öylesine yanlış kullanan var ki..!.
Sadece "öğretmenlik dilini çok iyi bilen insanların mesleğidir, sevgili öğretmenim diye fısıldadım kulağına.
İnsan konuşan canlıdır, dilinizi öğrenin....
hele ki öğretmenseniz?