Cemil Biçer
  20-03-2023 12:05:00

DİLİNİ BİLDİĞİN KADAR İNSANSIN

Görev yaptığım okulda zaman zaman öğretmenler odasına türlü çeşit  eşyalar pazarlayan insanlar gelirdi  çarşıya,pazara çıkmaya vakit bulamayan bayan öğretmenler için  büyük kolaylık sağlardı  bu alış-verişler.

Küçük taksitlerde yaparlardı,beni üzen bu alışverişlerin teneffüs süresini aşıp ders sürelerine taşmasıydı, öğretmen derse geç kaldığında   öğrenciler anında okulu terörize ederlerdi...

Hele bir  sakine hanım kardeşimiz vardı coğrafyacı   ,tüm hayatında da böylemiydi bilmiyorum ama  okulda yaptığı alışverişlerde birtürlü neyi alıp alamayacağına karar veremezdi.

Bırakın teneffüs saatini  iki ders süresini ilhak ederdi alış veriş yapması,  bazen aldığı eşyayı  gelecek ay pazarlamacı taksitleri toplamaya  geldiğinde değiştirmeye uğraşırdı...

Bir sohpet esnasında "çok müşkülpesent bir kişiliğiniz var sakine hocam, her zaman böyle mütereddütmü davranırsınız olaylar karşısında " deme gafletinde bulundum samimiyetimize istinâden. bu eleştirme ziyadesi ile alınganlık gösterdi saatlerce  hıçkıra hıçkıra Ağladı.

Hıçkıra hıçkıra hem de.Olay basit bir  öğretmen muhabbetinden çıkıp  öğretmenler arası kavgaya sebep olacak boyuta taşındı.

Olay  başımızdaki müdür kılıklı şabalağaintikal etti;

"vay efendim...! ne demekmiş müşkülpesent olmak?,üstüne üstlük birde aynı cümlede  "mütereddütlük" bir bayana bu sözlerle hakaret edilir miymiş?

"Diline sahip olamıyorsun! bir türlü  emekliliğin geldi " dedi.

 Zılgıtı yedim.

Ortalık sakinleşince öğretmenler odasındaki kitaplıktan  TDK biriket kalınlığındaki "KAMUS-Î TÜRKî" sözlüğünü alıp,hâla zırıl zırıl  gözyaşı döken Sakine hocaya sessizce yaklaşıp;

"Bakın lütfen sevgili öğretmenim!" dedim;

"Senin ağladığın sözcüğün anlamı bu!".

Güldü, kırmızı utangaçlıklı bir gülüş, saçları yüzünü gizlemesi gerektiğini söylemiş olmalı ki, saçlarını önüne düşürdü.

Yalnızca utangaç kahkahası vardı. Öylecene çıktı dışarı. Akşama'ça konuşmadı. Yüzüme gölgeli bakışlarını şöyle bir fırlatıyordu.

"Özür dilerim!" dedi.

"Yok!" dileme dedim.

"Neden?"dedi utangaç bir eda ile.

"Yalnız sen değilsin, bir sözcükleri yanlış anlayan."

"Ama!" diyecek oldu, göz kırptım. O da göz kırptı.

 Her gördüğünde beni;

"Abi!" der;

"Seni görünce cahilliğimden yüzüm kızarıyor!".

DeÄŸil.

Kızarmamalı.

Çünkü ülkemde, sözcüklerin anlamını, yazılış biçimini, Türkçe türetim ekleriyle öylesine yanlış kullanan var ki..!.

Sadece  "öğretmenlik dilini çok iyi bilen insanların mesleğidir, sevgili öğretmenim diye fısıldadım kulağına.

İnsan konuşan canlıdır, dilinizi öğrenin....

hele ki öğretmenseniz?

  YAZARIN DÄ°ÄžER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
BÄ°ZÄ° TAKÄ°P EDÄ°N
YUKARI