Kahvehane kültürüm yoktur,kahvehanede geçirilen zamanın ömürden çalınmış olduğunu düşünürüm.
Corona pandemisi dolayısıyla köy kahvehaneside kapalı zaten ,çift,çubuk işleri de başlamadığından köyüm halkı bu tecritten sıkılmaya başladı,
Benim için sorun yok oltalarımı alıp deniz kıyısındaki lagün gölüne balık tutmaya gidiyorum her gün,Arabamın bagajı seyyar A-101 marketi gibidir ne ararsanız bulunur, ev imali şaraptan,rakıya, Alamancı armağanı şişe şişe viskiler,votkalar..., fındık,fıstık,kavun karpuz padişah sofrası gibi mübarek sofram...
Öğleden sonra göl kıyısına kuruyorum çilingir sofrasını oltalarıda atıyorum suya gelsin balıklar ,sazanlar,göl kefalleri, ördek gagalı turna balıkları, yiyebildiğimi yiyorum yiyemeddiklerimi ertesi gün tutmak üzere salıyorum gölün serin,derin sularına.
Corona-19, değil corana-119 gelse havasını alır, temiz hava,bol gıda üstüne üstlük bol miktarda da alkol.
Komşu köyde imamlık yapan eniştem cemaatsız kalınca can sıkıntısından hala kızımı bunaltmaya başlamış halam kızı telefon açıp "allahını seversen enişteni de götür,canımı çıkartıyor " diye yalvarınca eniştemi arayıp benimle balık tutmaya gelmesini teklif ettim istemeye istemeye,
Severim eniştemi din adamıdır ama bu işi pek severek yaptığı söylenemez,imamlığı sırf maaşa tamahen yaptığına eminim.
Sabahın köründe kargalar kahvaltısını yapmadan dayandı kapıya " kayınço,hadi diyerek.." hoş beşten sonra olta takımlarını kontrol edip, eksik nevalelerin ikmâlini yaptıktan sonra yola çıktık.
Yolda enişteme dönüp "bak enişte öyle ben sıkıldım dönelim demek yok, ben ne zaman istersem o zaman döneceğiz" diye tembih ettim, bayram çocukları gibi sevinçliydi gözlerinde mahpustan yeni çıkmış adamların özgürlük ışıltıları parlıyordu.
"Tasalanma kayınço, ben kafa dengiyimdir, sorun olmaz ,sen yeterki benide al her gün gelirken" dedi,
Aslında yanımda sohbet edecek bir arkadaşın olması beni de mutlu etmişti ama eniştem rakı içmez, ben içerken arıza çıkarır mı ? endişesi taşıyorum.
Göl kıyısına geldik ben bagajdan oltaları çıkartıp yemleri takarken eniştemde etraftan çalı-çırpı toplayıp ateş için hazırlığa başlamıştı bile, İçimden "ulan adam kırk yıllık piknikçi gibi diye geçirdim,
Oltaları göle attım, bir iki oltayı da enişteme verip onun suya atmasını seyrettim çocuklar gibi neşe doluydu .
Avcılık erkek milletinin DNA sının ayrılmaz bir parçası olmalı,vahşi çağlardan kalma genetik bir refleksimiz imam da olsanız, kilisede pastör de olsanız erkek genetiği değişmiyor.
Eniştemin oltasının mantarı battı heyecanla bağırmaya başladı "koş kayınçooo, yakaladım koşşş." hemen oltasını sudan alıp enişteme uygulamalı olarak balığın sudan nasıl çekileceğini, oltadan nasıl çıkartılacağın göstermeye başladım kiloluk bir sazan yakalamıştı.
"Enişte ateşi yakalım bunu tepside sebzeli buğulama pişirelim"dedim, bu arada sevincinden faydalanıp hınzır bir sesle" enişte bu balık rakı ile yenince dua edermiş yiyiciye" dedim.eniştem son söylediğimi duymadı yada duymazdan geldi.
Eniştem yaman adam deyme aşçılara taş çıkartacak maharetti varmış koca balığı bir çırpıda temizleyip yıkadı sebzeleri güzelce doğrayıp tavaya yerleştirdi atesi hazırlayıp tepsiyi koydu sacın üstüne,
Ben de çilingir sofrasını kurmaya başladım salatalıklar,çerezler kızartmalar,göz ucuyla da eniştemi kontrol ediyorum rakıyı kadehlerini koyarken.
Şeytan dürtmeye başladı beni eniştem boğazına çok düşkündür tüm din adamları gibi yemeyi çok sever-hele beleş olunca- yemeye doyamaz, Kavunu da çok sever bilirim.
Gelirken kilerden kışlık kocaman bir kırkağaç kavunu almıştım, eniştem ateş için odun toplamaya başlayınca arabanın ilk yardım çantasından enjektörü alıp 70'lik votkayı kavunun içine enjekte ettim.
Eniştem bir kucak odunla geldi, ulan yaman adam bu eniştem, kötü bir balıkçı ama harika bir piknik arkadaşı, "enişte" kusura bakma ben içeceğim darılmaca,gücenmece yok" dedim, kahkaha atarak yanıt verdi " keyfine bak kayınçooo, her goyun kendi bacağından asılır.."diye fetvayı verdi.
Mis gibi buharı üstünde sazan buğulama masada, rakı hadehimi domuz sıkısı doldurdum ekmeği balığın suyuna bandırıp kadehimi "sağlığa ve dostluğuna eniştem diye kaldırdım,Eniştem gerçekten demokrat adammış meyve suyu dolu kadehini kaldırıp rakı kadehime tokuşturarak" "afiyet,şeker olsun kayınço" diye karşılık verdi.
Ben oltaları kontrol etmek için göl kıyısına indim, işi ağırdan alıyorum ki eniştem balığın üzerine tatlı yeme ihtiyacı duysun kavunu kesip yemeye başlasın...
Döndüğümde eniştem gerçekten beklediğim gibi kocaman kavunu ortadan ikiye ayırmış kaşıklayarak yiyor,"çok sulu ama tadı çok güzel kayınço" diye kavunun yarısını benim önüme sürdü.
"Ben diyabetliyim enişte, kavun şimdi benim şekerimi yükseltir "diyerek teşekkür ettim,eniştem koca kavunun yarısını kabuklarına varana kadar sıyırıp kaşık kaşık suyunu içti, .
"bi cigara yak da ver kayınço "dedi sesi bir farklı geldi bana korkmaya başladım "ulan, eşşeğin yemediği ot ya diş ağrıtır ya baş, istermisin adam kör kütük kafayı bulsun" vallahi beni aforoz eder köyüm halkı korkmaya başladım.
Eniştem çeketi paltoyu çıkarttı başındaki papağını yana yatırdı eli kulağa atıp yanık yanık söylemeye başladı...
**
Hakkın Habibinin sevgili dostu
Yemen illerinde Veysel Kârâni
Söylemez yalanı yemez haramı
Yemen illerinde Veysel Kârâni
Seherde kalkuben yola giderdi
Hakkın bin bir ismini zikrederdi
Allah Allah deyû deve güderdi
Yemen illerinde Veysel Kârâni
Elinde asası hurma dalından
Sırtında hırkası deve yününden
Asla hata gelmez onun dilinden
Yemen illerinde Veysel Kârâni
Anasından destûr aldı durmadı
Kâbe yollarında gözün ırmadı
Eve geldi Muhammed-i bulmadı
Yemen illerinde Veysel Kârâni
Aşık Yûnus eyder ben de varayım
Ol mübarek hûb cemâlin göreyim
Ayağın tozuna yüzler süreyim
Yemen illerinde Veysel Kârâni.
Çok severek dinlediğim bir ilahidir bu şiir, hele ki eniştemin sesinde sanırsınızki YAŞAR ÖZEL' den hüzzam bir şarkı dinliyorsunuz.
Eniştem kavunun ikinci yarısınıda iyice sıyırdı, elindeki meyve suyu bardağını kaldırıp "sağlığına kayınçom, artık peşini bırakmam her gün geliyoruz buraya "diya bağırıyordu.