KUZEYDEN BİR KENT-STOCKHOLM

Beni tanıyanlar, gezmeyi ne kadar sevdiğim bilirler. İş arkadaşlarımdan biri bana “drama gezgini” adını takmıştı. Gezmek ve görmek önemli bir eylem. Yeni yerler görmek, yeni kültürler tanımak, dünyaya bakış açımızı değiştiriyor. Her ne kadar kabul etmek istemesek de önyargılar yaşamın her alanında hayatımızın bir parçası. Gezmek ve farklı kültürleri tanımak önyargılarımızı kırmak adına da önem taşıyor. Bir başka açısı daha var ki çok önemli, yemekler ve içecekler. Farklı tatlar, farklı lezzetleri yaşamımıza katmak. Beni tanıyanlar bilirler, seyahatten dönen birine, “gezdiğin gördüğün senin olsun, ne yedin ne içtin” diye sorarım.

Gezgin sayılmam ama bulduğum her fırsatı değerlendirmeyi severim. Bu nedenle geçen yıl  aralık ayında yaptığım İsveç’in başkenti Stockholm üstüne bir şeyler paylaşmak istedim. Malum korona süreci bir şeyi engellediği gibi, seyahat etme özgürlüğümüzü de kısıtladı.

Lisede okurken, kuzeydeki ülkelerin yılın 6 ayını gece, 6 ayını gündüz olarak yaşadıkları bilgisini edinmiştik. Bizim gibi 4 mevsim ile gündüzü ve geceyi hakkıyla yaşayanlar için soyut bir bilgiydi bu. Düşlediğimiz şeylerin gerçeğinin çok farklı olduğunu da yıllar öğretti elbette. O nedenle seyahat tarihi olarak aralık ayını ve Noel Tatili zamanını tercih ettim. Böylece lisede öğrendiğimiz bilginin doğruluğunu kanıtlayacaktım. Böylece Esin’in çalışma takvimine de uygun olacaktı.

İstanbul-Stockholm yolculuğunda, uçak 20 bin feet yükseklikte giderken bembeyaz bulutların üzerinde, güneşin ışıkları ile gitmek keyifliydi. 3 saatin sonuna doğru kaptan pilot iniş için alçalmaya başlayacağımızı bildirdi. Bembeyaz bulutlar ve parlak güneş ışıkları bir süre daha devam etti. Sonra bulutların içine girdik. Renk önce açık gri, sonra koyu gri tonlarına dönüştü. Bir süre bulutlar dışında hiçbir şey görülmedi, uçağın tekerlekleri yere değmek üzereyken zemin göründü. Havaalanından çıkış işlemleri çok kolay oldu. Gümrük polisi kaç gün ve nerede kalacağınızı sorup, iyi tatiller dileyerek işlemleri tamamlıyor. Alandaki döviz bürosunda paranızı bozdurabiliyorsunuz.  Dönüşte kalan paranızı fişini vererek iade edip, istediğiniz döviz türüyle geri alabiliyorsunuz. Bu nedenle verilen fişin saklanması gerekiyor.

Arlanda havaalanından şehir merkezine giden otobüslerde kredi kartıyla ödeme yapılabiliyor. Bu da kente ilk kez gelenler için ulaşım problemini kolaylıkla çözümlüyor. Türkiye saatiyle 15.30 da hava kararıyor. Dolayısı ile şehir merkezine seyahat, sokak lambalarının, yol kenarında sıralanmış iş yerlerinin ışıkları arasında sürüyor.

Stockholm’de görülecek çok şey var elbette. Ancak kış mevsimi, noel tatili ve şiddetli yağmur birçok yere gitmeye engel oldu. Temel amaç zaten Christmas dönemini görmek olduğu için hiç sorun oluşturmadı. Turistlerin yoğun olarak gittiği yerlerden biri Gamla Stan (eski şehir). Eski şehrin meydanında kurulmuş olan Christmas Bazaar, sahil kasabalarında yaz aylarında kurulan satış büfeleri gibiydi. Hepsi ışıklarla süslü ve kırmızı renk ağırlıklı süslemelerle bezenmiş. Hediyelik eşya mağazaları Noel için özel olarak hazırlanmışlar, Tomte (Noel Baba) figürlü onlarca ürün sergileniyordu. Özellikle çocuklar için tabii ki. Baston şeklindeki Christmas şekerlerinin hepsi, “ye beni” diye çağırıyordu. Şeker dükkanlarının hepsi rengarenk şekerlerle göz alıyorlardı.

Anlatacak çok şey var. O nedenle yazının diğer bölümünü sizlerle haftaya paylaşacağım.