EMEL, TEMEL, ADALET VE VERİTASYÜS

Eskiden çok eskiden, Adalet mülkün Emel'i idi...
Emel, Tanrıça Veritas'ın soyundan gelen bir hanımefendi.
Veritas ne demekti ve kimdi? (Bir önceki makalemde bu konuya uzunca değinmiştim.)
Doğruluk ve Hakikat Tanrıçası Veritas'ın günümüzdeki kuzeni diyebileceğimiz Emel Hanım boş boş bakıp beklemekteydi.

Neden bekliyordu Emel Hanım?
Neden durmuştu Emel Hanım?
Adalet mülküm emeli değil mi idi?

Hayır değildi çünkü, Karadeniz'den çıkıp gelen yağız delikanlı Temel yerleşmişti koltuğuna; Ve Adalet mülkün Temel'i olmuştu. Emel ile Temel arasında kansız bir savaş olmuş, Emel Hanım savaş olduğunu bile fark etmeden her şeyiyle teslim olmuş dahası akıl sağlığını da yitirmişti.

O gencecik güzelim Emelyüs Veritasyüs, gözlerine kulaklarına hatta ve hatta aklına inanamıyordu artık.  Adalet'in temeli nasıl mülk olurdu, mülksüzler ne yapacaktı, garibanlar, fakirler ne olacaktı?

Kızgınlıktan üzüntüden nevrozlardan mavi olanını beğenmişti kendine. Yeni dünya düzenine uyum sağlaması kendini kandırması gerekiyordu artık, ve öyle yaptı Emelyüs Veritasyüs.

Oysa üç gün önce saçını başını yoluyor, lanetler okuyordu dünya düzenine. Zengin'in atı değil Üsküdar'ı geçmek, Mars çevresinde dört tur atıyordu. Zenginler uzun yaşamanın sırlarını araştırmak için trilyonlar akıtırken, ölümsüzlük araştırmaları da tüm hızıyla devam ediyordu.

Zengin'in çocuğu intihar etmiyor, şehit olmuyor, sokakta kendini yakmıyor ama gencecik kıza tecavüz edip gökdelenin tepesinden atıp öldürüyor, bir diğeri güzelim gazeteci bayana önce tecavüz edip sonra öldürüyor, bir diğeri karşıdan karşıya geçen bir sanatçıyı ezip yok ediyor ve bir türlü hak ettikleri cezaya kavuşmuyorlardı. Dahası vardı çok daha fazlası...

Hepimizin bildiği gördüğü yaşadığı lanetler ettiği zenginliğin piçliğine lanetler yağıyordu... Ne zaman bir salgın patlak verse hedef fakirler olmuyor muydu? Çin'de patlayan korona virüsünün hedefinin yaşlılar olduğu raporlarla doğrulanmış ve "Çin yaşlı nüfusunu yok etmek için bir virüs saldı ortaya, kantarın topuzu da böylece kaçtı." fikri gerçekliğe oturmaya başlamıştı. Bir çok kez bahsetmiştik dünya nüfusunu yarı indirme planından. Bu planı imzalayan devletler adına dikilen anıttan...

Neden durmuştu Emelyüs Veritasyüs?

O'nu durduracak yağız bir Anadolu' çocuğu çıkmıştı karşısına. Adı: Dursunyüs.

Dursunyüs ve Temelyüs, Emelyüs Veritasyüs'ün Adalet ile olan tüm bağlarını kesmiş, yüzyılın nevrotik masalı yazılmaya başlanmıştı. Böylece Emel, Temel olmuş ve Durmuş'tu.

Emelyüs Veritasyüs kendine biçtiği nevrozsal travmayı ağız tadı ile yaşayıp, "Tecavüz kaçınılmaz ise zevk almaya bak" modunda takılır iken;

İngiliz yardım kuruluşu Oxfam 2150 kişinin servetinin 4.6 Milyar kişinin servetine eşit olduğunu açıkladı. "Herhangi bir makul açıklaması olmayan bu hesabı yaklaşık 2 Milyon 140 Bin kişi, bir kişiyi zengin etmek için etini kemiğini sıyırıp bir kenara koymuş diye çevirebilir miyiz?"

Kaybettiklerini geri almaya karar verdi 'büyük insanlık'?..

Doğarken para, ölürken para ödemek zorunda kalan dünyalılar arasında borcu olmayan kalmamıştı.

40 yıldır ezberlerini bozmayan zenginler, hatta “Önlem alınmazsa kapitalizm elden gidecek” diye endişe edenler bile dünyada ödenmesi imkansız düzeyde borç yaratıldığını itiraf ediyorlar artık.

Borcun bir “esir alma” aracı olduğunu söyleyen antropolog David Graeber, ekonomik kriz dönemlerinde zaten ödenemeyecek olan borçların silinmesini de “kutsal jübile” benzeri bir uygulamaya benzetiyor, "Finans kapital bugünün yarı tanrılarını yaratıyor" diyor.

Kamu hizmetleri alanında doymak bilmez bir açgözlülükle saldırılmasının üzerinden geçen yaklaşık 50 yılın ardından dünyadan 150 örgüt Dünya Bankasına hitaben bir manifesto yayımladılar ve “Son derece tehlikeli olan bu yöntemi pazarlamaktan vazgeçin” dediler.

" Avrupa’dan 34 örgüt Dünya Bankası’nın Avrupalı yöneticilerine bir mektup daha yazdılar. Mektupta bu finansman yönteminin özellikle sağlık alanında yarattığı tahribata dikkat çekerek “Sağlık hizmeti kamu finansmanıyla, kamu eliyle sunulmalı. Piyasa temelli sağlık hizmeti sunumu toplumsal cinsiyet temelli olan başta olmak üzere tüm eşitsizlikleri artırıyor” dediler.

Gazeteci Avukat Özgür Erbaş bu manifesto ile ilgili şöyle açıklama yaptı;

"Mektupta zengin ülkelerden başlayarak dışarıya doğru pazarlanan yöntemin, zaten borçlu ve yoksul ülkelere doğru yayıldığını, bunun kelimenin tam anlamıyla hayatlara mal olacağı da söylendi. Bizce de 'saadet zinciri' sistemini andıran bu modelin işleyişinde “kamu özel ortaklığını yaşatma ve kalkındırma cemiyeti' üyeleri haracını ödedikten sonra, gidip kendinden zayıf bir başka ülkeye bu işi pazarlıyor. Böylece haracının bir kısmını “danışmanlar, şirketler, tedarikçiler' eliyle bir başka ülkeye aktararak çıkarıyor. Mektupta bu finansman yönteminin özellikle sağlık alanında yarattığı tahribata dikkat çekerek 'Sağlık hizmeti kamu finansmanıyla, kamu eliyle sunulmalı. Piyasa temelli sağlık hizmeti sunumu toplumsal cinsiyet temelli olan başta olmak üzere tüm eşitsizlikleri artırıyor' dediler. Mektupta zengin ülkelerden başlayarak dışarıya doğru pazarlanan yöntemin, zaten borçlu ve yoksul ülkelere doğru yayıldığını, bunun kelimenin tam anlamıyla hayatlara mal olacağı da söylendi. Bizce de 'saadet zinciri” sistemini andıran bu modelin işleyişinde 'kamu özel ortaklığını yaşatma ve kalkındırma cemiyeti' üyeleri haracını ödedikten sonra, gidip kendinden zayıf bir başka ülkeye bu işi pazarlıyor. Böylece haracının bir kısmını 'danışmanlar, şirketler, tedarikçiler' eliyle bir başka ülkeye aktararak çıkarıyor."

Emel, Temel Ve Adalet arasındaki nevroz derinleşirken fakirler zenginleri ekmek arası köfte yapmak için yanıp tutuşur oldu.

Belki de Dünya Bankası'na karşı yapılan protestoların mottosu olan sloganı tek satırlık bir mektup olarak anlamak gerekir;

 “Zengin siyasileri yiyeceğiz, çünkü açız”