Musa Şahin
  Güncelleme: 23-06-2022 16:35:00   23-06-2022 16:06:00

YAZ

     Bilmiyorum, ne anlama geldiğini, bilmiyorum tüm bunlanrın, gün ve gecenin, yeryüzü ve göğün, çağrı ve yakarıların.  Arzulayabilir miyim onları? Arzulayacağımı da kim söylüyor, ses söylüyor,  Hiçbir şeye arzu duyamam,  bir çelişki gibi görünüyor bu,  benim bir düşüncem  yok bu konuda. Buradayım ben, bir açılsaydı şu küçük sözcükler, beni yutsalar ve yeniden kapansalardı, belki de olup biten buydu.

    Aslımın inkarını bu kadar hissetmezdim. Belki de umudumu tüketmeden evvel gözlerimi kapatmayı öğrenebilirdim... Haykırışlarımı kelimelerle bastıramıyorum artık.  İçimdeki puslanmış bölgeye azıcık bir ışık bile tutsalar yeter diyordum. Koyuluk dağılır  nurani bir şahıs belirir, kulağıma  amacımı fısıldar  ya da yaz der şunları. Suskunlukları yaz, susturulmuşları, sırf gölgesi belli olmasın diye boş konuşanları. Ölümü yaz mesala. Ölümün ebediyet olmadığını, gidenlerin pisi pisine heba olduğunu. Kutsallık aramamak gerektiğini yaz her saçmalıkta. Bütün martavallıkların insana gerekli olmadığını. Arada bir de yalan yaz. büyük yalanlar. İnansınlar sana. Büyük görsünler. “Vay be” desinler. bildiği iki kıçı kırık kelimelerle neler anlatıyor. Ama sakın kendini yazma, katlanamadığın varlığını kim ne yapsın.

    Bir çöpçüyü yaz mesala acındırmadan. Onu da sevsinler. Aşk yazma artık ne olursun. Cılkı çıktı böyle metinlerin. Romantizm yüklü sözcüklerle mükemmeli aramasınlar.  Kendini büyük göstermesinler artık dibi tutmuş Dünya’da. Çok olan kötüyü de az olan iyi de yaz. Soğukta eğlenmeyi sıcakta mest olmayı yaz. Kötü alışkanlıkların insana o kadar da kötü gelmediğini de. Dünyanın erken ölenlere de ihtiyacı var... Ayırmadan, incitmeden, gücendirmeden yaz. Dişleri dökük, belleri bükük yaşlıları yaz .

    Sonra onu da kovdum kafamdan.  Neden herkes onların doğru bildiklerini yapmamı ister ki. Aklın vücudu zehirlediği unuttuğum zamanlar kapılıyorum onlara. Hepsi haklı gibi  geliyor. Dinliyorum, yapmaya çalıştıkça yamalarım açılıyor. Beş duyumda ayrı ayrı isyan ediyor. Yaşamak yerine hapsediyoruz hayatı. Güzel sesleri ufacık mekanik aletlere tıkıp dinliyoruz. Kokular şişelerde. Manzaralar evimizin duvarlarında. Dokunmaya korkuyoruz.

    Bir gün bütün çatlaklarımı genişletip ruhumu özgürlüğe kavuşturduğum zaman. İşte o zaman işte o zaman  durdurmayacağım benliğimi, yıkıp parçalamasına müsade edeceğim. Fırtınalar koptuğu zaman tarumar edeceğim etrafımdakilerin kim olduğuna bakmadan. Yanlızlığım ebedi kalacak. Tanrıyla konuşacak pazarlık yapacağım onunla. Verdiği ruhu ve bedeni istemediğimi isterse geri alabileceğini söyleyeceğim. Almayacaksa artık bana kimseyi yollamamasını. Saçma kavramlardan sıkıldığımı ona da anlatacağım. İnsanların gözlerine neden bakamadığımın nedenini haykıracağım. Gözlerde neler gördüğümü, gördükten sonra her insanın karanlığına çekildiğimi dile getireceğim. Biz insan oğlunun  Dünaya’ya vahşetini sonlandırmasını isteyeceğim. ilk önce de beni öldürmesini.

 

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI