Neslihan Kalaycı
  30-10-2020 03:40:00

“EN BÜYÜK SERMAYENİZ DÜRÜSTLÜĞÜNÜZ OLSUN”

“En büyük sermayeniz dürüstlüğünüz olsun”

                                                 Hacı Ömer ÇETİNSAYA

Gecenin sabahında iyi olan insanlar aslında dürüst insanlardır. Bu dünyayı gerçekten sevgi, dürüstlük, iyilik, merhamet ve vicdan kurtaracak diye düşünerek uyandı. Yatakta uzanarak, uzun süre tavana baktı ve aklından aynen şunları geçirdi.  “İyi olmak” aslında hiç de kolay değildi aslında. Çocukken en çok aranan oyun arkadaşıydı. Çünkü mızıkçılık nedir bilmezdi. Herkes iyi olsun herkes kazansın herkes mutlu olsun isterdi. Neden mi? Herkes mutlu olunca o daha çok mutlu oluyordu da ondan. Birisinin canı yansa sanki kendinin yanmış gibi hissederdi.

Bu düşünceler eşliğinde yatağında doğruldu ilk sabah şekerleri uyandırırdı onu. Biri zıplar tepesine çıkar diğer ise uzun bıyıklarını yüzünde gezdirir ve mırlamaya başlardı. Ardından lavaboya gider, ellerini ve yüzünü yıkardı. Sonrasın da dişlerini fırçalardı. Her sabah aynı ritüel eşliğinde hareket ediyordu.

Evinin kocaman pencereleri vardı. En büyük çam ağacının bulunduğu yerdeki pencereyi açarak ağacı ve bütün evreni kucaklarcasına kollarını  kaldırır ve kozalarının da yaydığı o mis gibi kokuları içine çekerdi.

“Merhaba doğa, merhaba gökyüzü, merhaba yeryüzü, merhabaaa tüm dünyaaa”

Ardından da her zaman ki gibi evdeki canlarının kumlarını temizleyip, yemeklerini verdikten sonra hızlı bir şekilde hazırlanmaya koyulurdu. Çalışmaya başladığı 1993 yılının 1 Mayıs’tan itibaren hayat onun için hiç ama hiç durmuyordu. Hep bir acelesi hep bir telaşı.  Aslında koşuşturmayı seviyordu. Hiç durmaksızın koşmak ve varolmak. Aslında okul yıllarında Atletizmde 100 metre koşusuna da katılmıştı. Belki de sevgisi onandı.

Evde ki bütün hazırlıklarını bitirdikten sonra yola koyulur ve dışarda bulunan diğer canları da besleyerek yoluna ederdi. Artık her durağın bir kedisi ve bir köpeği vardı. Covid 19 un tap yaptığı bu dönemde ağızında maske sırtında çantası metrobüse biner ve iki yakayı birbirine bağlayan o güzel yollardan büyük hayaller eşliğinde yola devam ederdi. Öyle bereketli bir yoldu ki durakların isimlerinden belli idi. Cevizlibağ, Zeytinburnu, İncirli, Şirinler, Bahçelievlerrr ve Yeni bir dünya gibi Yenibosna…

İlk iş hayatında “1993 Baba patronu Halil bey den – 2020 Baba patronu Süleyman beye kadar uzanan bir yolculuktu bu aslında. Yıllarca hep çok çalışan, az kazanan hatta dalkavukların, yalakaların olduğu ortamlardan uzak duran biri olmuştu. İlk işe başladığı yer gibi son iş yerine görüşmeye gelmeden önce bilemez ki aslında yıllardır aradığı dürüstlük tam da karşısına çıkacaktı.

Bina yeniydi. Sıcacık bir girişi vardı her yerde onun rengi vardı turuncu sıcacık güneş gibi bir renk çok severdi. Merdivenlerden ağır ağır çıktı. Kafasını çevirdi ve sol tarafta asılı siyah beyaz bir fotoğraf gördü. Yüzünde yılların izlerini taşıyan, gülen gözleri ve umutlu dünyaya bakan, sakallarıyla sanki kazandıklarını paylaşan o tonton dede “Hacı Ömer ÇETİNSAYA” En büyük sermayeniz dürüstlüğünüz olsun”  Süleyman babada böyle bir insanın oğlu olarak gururla asmıştı iş yerinin duvarına. Ardından görüşme başladı. Nasıl sıcak, samimi içtenliği vardı Süleyman beyin. Ancak bir o kadar da mesafeli, babası gibi bakıyordu ve sanki şöyle söylüyordu. “Dürüstlük ve birliktelik” ilkesi haline gelmişti. Odasında ilk gözüne çarpan bölüm ise domina taşları gibi bir taş vardı. Birlikte kazanımı anlatan bir taş. En üstte de dürüstlük yazıyordu. Çevresi tarafında sevilen ve saygı duyulan bir kişiydi.

Odadan çıktığı an da

  • Evet evimdeyim dedi içindeki çığlık. Sonunda nihayet evindeyim.

 

Sevgi ve Saygılarımla,

 

 

 

 

 

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI