Özlem Neşe Beydili
  16-01-2020 16:27:00

“İYİLİK YAPTIM” GEYİĞİ BİTSİN ARTIK!

“İyilik yaptım, nankörlük gördüm. Ama yine de sevdiğim için acıdım ve bağışladım!”

Yukarıdaki cümleyi kaç kez duydunuz? Ya da kaç kere kullandınız?

Bunu diyen arkadaş “İyilik! yapmış”  karşılığında ise “Nankörlük! bulmuş”. Ama aslında “Seviyormuş!”

Ve bu yüzden “Acımış! ve Bağışlamış!”

Sevgi bu cümlenin neresinde Allah aşkına?

Baştan sona şakır şakır kibir akan bu söyleme artık son verme zamanı gelmedi mi?

 

Birine acımak ya da birini bağışlamak için kendini ondan üstün görmen gerekir.

İnsanın her türlü halleri vardır. Bir uçarsın, bir yere kapaklanırsın. Bu herkes için geçerlidir. İyi günün kötü günün olur, ama bu senin kişiliğinden, kıymetinden bir şey kaybettirmez. En fazla hayata dair bir şeyler daha öğrenmişsindir, bu da seni bir önceki senden daha değerli yapar.

Tökezlediğinde birilerine tutunma ihtiyacı doğabilir, bu da çok doğaldır. Ya da ufak bir konuda yardım arayabilirsin. Bu da çok normaldir. İnsanın insana desteği olmadan bu hayatta ayakta kalmak zordur. Zaten bu yüzden topluluk halinde yaşamıyor muyuz?

Her ele bir el dokunmuştur. Çekip almıştır kederden, sıkıntıdan, hafifletmiştir yükünü.

 Bu bir gerekliliktir. İnsancadır. İnsanlıktır. Olması gerekendir.

Hoş bize yıllar içinde unutturulan bir duygudur, ama bu yardımlaşma bizim topluluğumuzun birçok sıkıntıyı en az yarayla atlatmadaki tek olgudur.

Ne demiş atalarımız; Komşu komşunun külüne muhtaçtır.

 

Şimdi gelelim en başa yazdığım cümleye:

Ne kadar büyük bir iyilik yapmış olabilirsin ki, minnet bekliyorsun?  Minnet bekliyorsan, zaten yaptığın iyilik değil, bir tür alışveriş.
 

Yaptığın iyiliğin karşılığında beklentin neydi de, şimdi  nankör diyerek şikayet ediyorsun?

Beklentin vardı ise, neden iyilik yapmadan önce iyilik yaptığını söylediğin kişiye bunu önceden bildirmedin? En azından o da bu yapılanın bir borç olduğunu bilir ve ona göre davranırdı.
 

“Acımak” ve “Affetmek”.
 

Dedim ya, insanın her hali vardır. Bir günü zorluk içinde geçebilir, bir günü bolluk içinde.

İşi bozulabilir, batabilir, parasız kalabilir. Ama bu o kişinin değerinden bir şey kaybettirmez.

Dün dostum dediğin insan,  bugün daha az parası var diye, gözünde değer kaybeder mi?

Ya da senin yardımına ihtiyaç duyduğu için, seviyesini mi düşürür?

Bırak onu; senin kapıcın, bakkalın, temizliğine gelen kadın, senden daha mı az insan ya da saygıdeğer?

Acımak nedir yahu? Kedi yavrusu mu bu, merhamet ediyorsun?

İnsan insana “İyilik” yapmaz, eşit bireyler gibi “Yardımlaşır”.

 

Şikâyet edenin kaleminden pek iğreti dursa da bu cümledeki tek doğru kelime “Sevgi”. 

Tam da bu yüzden insan insana "İyilik" yapmaktan vazgeçmeli artık.

“İyilik" tıpkı "Acımak", "Bağışlamak" ve "Merhamet etmek" gibi kibirden gelir.

Üstelik "İyilik" "Minnet" beklentisi içinde yapılandır.

 İyilik yerine, insanlığın gereği olanı yapmak lazım.  Yani birine elini uzatırken, bunun bir gereklilik olduğunun bilincine varmamız lazım. Her gün yaptığı rutin işler gibi olağan olmalı bu hareketler. Bulaşık yıkamak gibi, evi süpürmek gibi olağan olmalı artık bu "Yardımlaşmalar".

 

"İyilik" yerine, doğruyu yapmak diyelim ona.

Yaptığınız ya da yapacağınız her doğrunun ne kadar bulaşıcı olduğunu görseniz, şaşarsınız.

 İnsanın temel ihtiyacı olan; giyinme, yeme, içme, barınma gibi elzem şeyleri, nasıl bir handikapla maddiyata bağladığımızın farkına vardık.

Ama mutlu olmamızın tek yolunun da herkesin mutlu olmasından geçtiğini de biliyoruz artık.

Kimin fazlası varsa, olmayana versin işte.  . Alanın mutluluğu ile mutlu olmanın dışında karşılık beklemeden. Minnet dilenmeden. Olması gerektiği için.

 Paylaşmanın önemini eskiler iyi bilirdi. Çünkü paylaşmanın ne kadar bereketli olduğunun farkındaydılar.

Ve herkes, herkesin sahip olduğuna sahipken, kapıların kilitlenmesine de gerek kalmadığını biliyorlardı.

Ne zaman ki kapılarımızdan kilitleri söküp atarız, işte o gün gerçekten hür olacağız.

Ve bunun için de "iyiliği" bırakıp artık gerekli olanı yapmamız lazım.

Kıskançlığımızdan sıyrılıp, aç gözlülüğümüzü bırakıp, kibri, gösterişi,  hepbanacılığı terk edip, maddiyatın gelip geçiciliğini anlayıp, insanca paylaşmayı öğrenmemiz lazım.

Kimsenin kimseden üstün olmadığını kabul ettiğimiz an (ki egonun bunu kabul etmesi sahiden zordur) huzurlu bir hayat sürmeye başlayabiliriz...

Bu anlattıklarımı yazmak, okumak, ve ya onaylamak kolay tabi.  Zor olan gerçekten bunları yapabilmekte.

Sevgilerle

 

 

 

 

  YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARŞİVİ
BİZİ TAKİP EDİN
YUKARI