Toplumsal tarihin formatlanarak ve bir 'öteki'nin yoklu?unda, yaln?zca kendini yans?tan aynalar yard?m?yla yeniden üretildi?i simülasyon evreni, söylemi söylediklerinden çok daha güçlü olan Baudrillard'?n sözlü?ünde, her ne kadar 'büyük anlat?lar' statüsüne dahil olmaktan kaçsa da sonunda ana söylemin ?iirsel-y?k?c? özgünlü?ü ile ilgili olarak bu s?fat?n bir parças? olmaktan kurtulamam??t?r. Onun evreni, 'kesinlikle yanl?? ama kula?a ho? geliyor' tepkisinden 'do?ru ama yine de yanl?? olan bir ?eyler var' tepkisine uzayan bir ele?tirel yorum a??na ra?men, kendine has biricik konumunu korumay? ba?arm??t?r.
Baudrillard'?n belki de en büyük ba?ar?s?, tarihsel ve toplumsal ko?ullar?n kendine has do?rusal geli?im çizgisini, modernist diyalektik anlay??tan uzak bir 'tersinen dizgeler' içersinde yorumlamas? ve simülasyon evrenini, 'mutlak sonsuzluk' duyumsamas? yaratan yan?lsamalar a??nda yeniden kurgulam?? olmas?d?r. Görüntünün yerini görünümlerin, söylemin yerini i?aretlerin, cinselli?in yerini ba?tan ç?karman?n, toplumun yerini kitlelerin, dü?lerin yerini hipergerçekli?in ve hakikatin yerini simülakrlar?n ald??? böylesi bir süreç, toplumsal bast?rma (refoulement) duvar?n?n ortadan kalkt??? ve 'eros' ile 'thanatos'un iç içe geçti?i devasa bir fantezi alan? üzerinde yap?lanm??t?r. Oysa kendi kendinin taklidi olan bu imgesel evren, ki?isel tarihin ba??nda, halihaz?rda kurulmu? olan bir ba?ka evrenin fraktalize olmu? kopyas?n? and?rmaktad?r. Öyle ki infantil 'ben' de t?pk? bir simülatör gibi, kendi gerçekli?ini, 'öteki'nde eksik olan varolu? bilgisi üzerinden kurar. Bu paranoyak bilgi, infantil 'ben'in, kimli?ini yap?land?racak bir varolu?sal gerçeklikten yoksun oldu?u yan?lsamas?n? gizlemek ad?na kulland??? kaç?n?lmaz bir stratejidir. Parçalanm?? bir vücudu tamamlamak kayg?s?yla 'öteki'nin imgesini, bedenini ve temsilini içselle?tiren 'ben', tam da bu yüzden kendini de?il ve fakat sevilmi? olan kendini sevmeye ko?ullanm??t?r. Baudrillard'?n simülasyon evreni de parçalanmaya kar?? ontolojik bir estetik ameliyat geçirmi? infantil 'ben'in toplumsal metaforudur. Nas?l ki 'ben', ölüme kar?? tümgüçlülü?ü ve parçalanmaya kar?? 'paranoid bütünlü?ü' bir ilke olarak benimsemi?se, Baudrillard'?n simülasyon evreni de tarihsel belle?e kar?? zamans?zl???, diyalekti?e kar?? tersinirli?i, iktidara kar?? skandallar? ve rüyaya kar?? fanteziyi, bir ilke de?il belki ancak bir 'durum' olarak öyle benimser. ?nfantil 'ben' ve öteki aras?na giren ayna, nas?l ki ötekinin nezdinde 'ben'i ço?alt?yorsa, 'toplum' ve 'simülasyon' aras?na giren ayna da toplumun kristalize oldu?u kitleyi öyle ço?alt?yordur. Ki?isel ve toplumsal kimli?in, yan?lsamalar üzerinden yap?land??? böylesi bir evrimle?me sürecinin paralelli?ine ra?men, simülasyon düzeninin, arkaik-ki?isel geli?imden belki de en büyük fark?, organik olana de?il, inorganik olana, bütünle?meye de?il bölünmeye ve yabanc?la?maya de?il, parçalanmaya do?ru bir ivme ta??yor olmas?d?r. Ki?isel bast?rma duvar?n?n parçalanmaya kar?? 'ben'i koruyor olmas?n?n tersine, toplumsal bast?rma duvar?n?n hipergerçek bir evrende ortadan kalkm?? olmas?, hazz? 'zevk'e dönü?türen bir mekanik arzu dizgesini harekete geçirmi?tir. Baudrillard'?n 'arzu'yu paranoid bir sistemin parças? olarak ele almas?, hazza kar?? 'zevk'i, modernist cinsel devrime kar?? tüketime dayal? cinsel sapk?nl??? ve psikiyatri kurumuna kar?? delili?i, simülasyon düzenine ait bir temsiller bütünü olarak de?erlendirdi?inin de en önemli kan?t?d?r. ?nfantil geli?im süreciyle simülasyon evreninin kimlik yap?lanmas? aras?ndaki di?er bir fark, infantil evrimin, birincil narsisistik konumdan uzakla?arak bu biricik tecrübeyi ütopik bir gelecek kurgusuna indirgemesiyken, simülasyon evreni ise gerilemeci bir tutkuyla infantilin bast?rd??? birincil narsisistik ütopya içersinde zaten ya?an?yor oldu?u yan?lsamas?n? üretir. ?nfantilin simgesel düzene geçi?le bast?rd??? imgesel olan?n tümgüçlülük hayaleti, simülasyon evreninde ise simgeselin, gerilemeci bir manevrayla terk edilmesi sonucu yeniden kavu?ulan ikincil bir yan?lsama olarak ya?an?r. ?nfantil 'ben', ötekinin bak???nda ve sesinde bir 'ben ideali' yaratm??ken simülasyon evreninde toplum, 'toplum ideali'yle bütünle?erek 'kitle'nin kendisine dönü?mü?tür. Baudrillard'?n evreni bu anlam?yla narsisistiktir, paranoiddir ve bir möbiyüs ?eridi üzerinde arzu ile talebi yer de?i?tiren patolojik bir evrendir. 'Öteki'nin kendili?e referans olmad??? bir toplumda, akl?n, mant???n ve rasyonel dü?üncenin sava?abilece?i bir z?tl?klar dünyas? da yoktur. Böyle bir evrende ki?i, ancak kendinin 'öteki'sidir ve öznenin me?ruiyeti, kendili?in, kendindeki 'öteki' ile tersinerek ili?ki kurdu?u bir süreç üzerinden yap?lanabilir. 'Ben' ile 'ben ideali'nin manik bir a?kla bütünle?ti?i ve narsisistik bir toplum düzenini ortaya ç?kard??? simülasyon evreni, kendi yoklu?unu gizlemek ad?na hem bast?rma duvar?n? ve hem de duvar?n iki taraf?n? birbirine yans?tan 'ayna'y? kald?rarak katastrofik bir fantezi alan? yaratm??t?r. Bu noktada Baudrillard'?n simülasyon evreni, yüceltmeyi (sublimation) yok ederek yerine idealle?tirmeyi (idealization) koyar. Modernist dü?üncenin toplum ahlak?n? belirleyen 'dürtüsel olan?n yüceltilmesi' edimi, hipergerçek bir evrende dürtünün idealle?tirilmesi ile yer de?i?tirmi?tir. Çünkü bast?rma duvar?n?n olmad??? bir toplumda, cinsel dürtünün yüceltilmesinden de?il, ancak idealle?tirilerek içi bo? bir 'zevk ilkesi'ne, fantazmatik bir tabula rasaya dönü?türülmesinden söz edilebilir. Yüceltmenin kendine has 'sahicilik' tak?nt?s?, idealle?tirme sonras?nda sahtelikle yer de?i?tirmi?tir. Baudrillard'?n Disneyland örne?i, infantil dürtülerin idealize edildi?i, biçimsel görünümlerin 'zevk'i katederek 'zevk fazlas?'na dönü?tü?ü imgesel bir 'sahte evren' kurgusundan daha fazlas? de?ildir. Disneyland, temsil etti?i de?erin yoklu?unu gizleyen histerik bir oyuncakt?r. Simgesel düzenin kendi me?ruiyetini kutsad??? 'ölüm' gerçe?i, imgeselin sönük y?ld?z? olan Disneyland'?n kalbine sahte bir dekor olarak çak?lm??t?r. Hazz?n trajik kaderine benzer biçimde ölüm de cinselli?i ve iktidar? ortadan kald?ran bir 'ba?tan ç?karma' stratejisinde, 'zevk'in tahakkümü alt?na girerek 'ölü'yü oynayan bir simülatöre dönü?mü?tür. Bir Disneyland metaforu olan televizyon ise modernizme özgü fütüristik söyleminden koparak, ta??d??? anlam? simülasyon evreninde ço?altan bir 'yans?tmal? özde?im' formunda kendi de?ersizli?ini kazan?r. Ekran ile 'ten'in yer de?i?tirdi?i, 'ayna'n?n say?sal bir evrende kendini ço?altarak yok etti?i ve delirme korkusunun halihaz?rda delirmi? olmakla a??ld??? bu paranoid alan, nesnel gerçekli?in s?radanl???n?, tekinsiz bir görünümler dünyas?na s?k??t?rarak s?radan gerçeklik alg?s?n? kendi fantazmatik gerçeklik alg?s?yla takas etmi?tir.
Baudrillard evreninin ölümcül zenginli?i, 'sembolik'ten kaç?? stratejisi olarak toplumsal bast?rma duvar?na kar?? giri?ilen nihilistik sald?r?dan ve bu sald?r?n?n serbest k?ld??? imgeler dünyas?ndan al?r gücünü. Üretilen imgelerin, ekonomik, toplumsal ve tarihsel dinamiklere bir virüs gibi yerle?mi? olmas?, bu dinamiklerin sahip oldu?u standart anlamlar? tersindirmekle kalmaz, ayn? zamanda 'hakikat' olgusunun zeminini de çarp?k bir narsisistik düzene do?ru kayd?r?r. Ne var ki Baudrillard'?n üretti?i hakikat, kendine has bir 'hezeyanlar' evreninden beslenmeyi sürdürdükçe, onun üretti?i argümanlar?n gerçekli?i de en az?ndan simgesel düzende, bir gerçeklik simülasyonundan öteye gidemeyecektir.