gaziantep escort

10-04-2020 18:14:38 Son Güncelleme: 17-04-2020 20:30:38

TEFRİKA- 02 KUANTUM SIÇRAYIŞI

Kuantum Düşünme Sistemi, bugüne kadar öğrendiğimiz yaşam modelimizin bilgi ile destekleyerek, yani bilinçli olarak, değiştirme amaçlıdır.
TEFRİKA- 02 KUANTUM SIÇRAYIŞI

TEKRİKA- 02
KUANTUM SIÇRAYIŞI
Kuantum Sıçrama Teknikleri

Yazar: Kevser Karataş

OLUŞ

Kuantum Düşünme Sistemi, bugüne kadar öğrendiğimiz yaşam modelimizin bilgi ile destekleyerek, yani bilinçli olarak, değiştirme amaçlıdır.

Yaşantımızı bilinçaltı kayıtlarımız yönlendirmektedir. Değişimin yöntemi ise, gerçek bilgi ile birlikte kullanılan doğru yöntemlerle bu kayıtları düzenlemektir. Yani değişmesi gereken asıl şey YAŞANTIMIZ’dır!

Herhangi bir alanda oluşan bir aksaklığı değiştirebilmek için öncelikle mevcut soruna odaklanmalı ve sonrasında ise aksayan durumu tespit edip, onu nasıl değiştirebileceğimizi bilmemiz gereklidir. Burada hayatın akışındaki tıkanık yeri bulmak ve onu düzeltmekten bahsediyorum. Mesela; sürekli başarısızlıkla sonuçlanan girişimlerin neden başarısızlık engeline takıldığını bulmak: Yeni çözüm aramak ve bir çözüme ulaşmak! Çünkü asıl sorun her zaman bilinçaltımızdaki yanlış konumlandırılmış bir kayıttan kaynaklanır.

Bu yazı dizi ile birlikte ilerledikçe, kendinizdeki hasarlı bilinçaltı kodlarını bulup onları dönüştürebilecek ve hayatınızı yeniden yönlendirebileceksiniz.

Öncelikle elbette başladığımız şeyin ne olduğunu bilmeliyiz.

Ve işte ilk sorumuz:

Nedir bu bilinçaltı?

Beynimiz ‘Bilinç’ ve ‘Bilinçaltı’ olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Bilincimiz, birbirimizden öğrendiğimiz, analiz ederek tecrübe ile desteklediğimiz bilginin sentezlendiği alandır. Bilinçaltımız ise bilinç yolu ile elde edilen bu bilginin, yalnızca “HAYATTA KAL” yaşam programına ait kodlarının depolandığı alandır. Bu da demek oluyor ki, bilinçaltına yerleştirilen tüm kodlar aslında bizim sadece HAYATTA KALABİLMEMİZ  için gerekli olanlardır.

Kısaca ifade etmek gerekirse: Bilinçaltı, fiziksel bedenin otomatik olarak çalışmasını –yani yaşamasını- sağlayan işletim sistemidir.

Her insanın bilinçaltı anne karnında üçüncü haftada büyük bir hız ve sistemle oluşmaya başlar. Anne babadan alınan hücrelerle anne karnındaki oluşumuna başlayan bebeğin ilk olarak kuyruk kemiği (kuyruk sokumu) ve kalbi oluşur. İnsanın genetik bilgileri de işte burada, Kuyruk (Koksiks) Kemiği’nde kayıtlıdır.

Anne karnında geçen ilk 4 haftada genetik kodlamaya (Levh-i Mahfûz / Akaşik Kayıtlar) bağlı olarak omurga netleşerek, en dayanıklı olan ve bir ömür boyu hiç yenilenmeden bizimle yaşayacak olan nöronlarımız(sinir hücreleri) oluşur.

Bu aşamadan sonra hamileliğin devamında, bebeğin bedeni kendisini tamamlarken diğer bir yandan da bilinçaltı kayıtlarını almaya başlar. Hamileliğin 6. ayında beden neredeyse tamamlanmış ve beyindeki nöron sayısı 100 milyara ulaşmış olur. Görevleri kayıtlı bilgiyi aktarmak olan bu nöronlar ile beden arasında “Glia” isimli bağlantılar oluşur. Sayıları daha ilk etapta trilyonlarca olan “Glia” bağlantı hücreleri, yaşantımız süresince giderek artar ve bu artış bir ömür boyunca sürer.

Glia Bağları, nöronlar arasındaki bilgi alışverişinin yapılabilmesini sağlayan ‘yollar’ gibidirler.Nöronlardaki mevcut bilginin diğer nöronlara ve bedene aktarılarak yaşamsal faaliyetlerin gerçekleşmesinin sağlamakla görevlidirler.

Örneğin: bedenimizdeki her hangi bir uzvu hareket ettirmemiz gerektiğinde -mesela kolumuzu kaldırmamız gerektiği anda-, bu bilginin bulunduğu nöron, ona bağlı Glia bağlantı hücreleri sayesinde kol kaslarına sinyali göndererek komutu gerçekleştirir. Böylece kolumuzu kaldırabiliriz.

Bedenimizdeki tüm nöronların diğer nöronlarla bağlantıları vardır. Bu iki nöronun birbirleri arasında bağlantı kurdukları yere “Sinaps” adı verilir. Yani, bir nöronun depoladığı bilgiyi aktarabilmesi için “glia” adlı bir ‘yol’a ihtiyacı vardır ve glia adlı bağların (yolların) oluşum noktaları da Sinaptik Bağlardır. Beynimizdeki tüm nöronların birbirleriyle zayıf veya kuvvetli bir Glia Yolu ve Sinaptik Bağlantısı vardır.

Sinaptik Bağlar bizim açımızdan büyük bir öneme sahiptir; çünkü asıl bilgi alışverişi bu bağlar sayesinde gerçekleşir. Nöronlar barındırdıkları mevcut bilgiyi (inancı),nörotransmiterler[1] aracılığı ile elektrokimyasal bir biçimde bedene bu Sinaptik Bağlar ile aktarırlar. Böylece, yaşamda BU ŞEKİLDE YAP (OL) komutunu verirler.

Bir Sinaptik Bağın oluşabilmesi için belirli prosedürleri tamamlaması gereklidir. Bir kere bu bağ oluştu mu, artık o yeni bağın bilgisi (inancı) bizim yaşamımızı şekillendiren mihenk taşlarından biri olur.

Oluşturduğumuz her Sinaptik Bağ ya yeni bir inanç oluşturur ya da var olan yeni bir inancı destekleyerek aradaki bağı kuvvetlendirir. 

Herhangi bir alışkanlık veya düşüncenizi değiştirmek istediğinizi düşünün. Olumlu ya da olumsuz olması gerekmez bu düşüncenin. Herhangi bir düşünce ya da bir alışkanlık. Bu alışkanlığın zor ya da kolay olması da önemli değildir. Örneğin: Sabahları kahve içmeden uyanamadığınızı ve bu yüzden her sabah kahve içtiğini varsayalım. Siz de bu alışkanlığı değiştirmek istiyorsunuz. Öncelikle bu alışkanlığınızın nöronunu ve Sinaptik Bağları'nı bir düşünün: Sizce kaç nörona bağlantısı var? Hayatınızın ne kadarını yönetiyor?

Şimdi fark edebildiniz, değil mi?

Peki bu alışkanlığı değiştirmek dönüştürmek için ne yapacağız?

Şimdi aradaki bu bağlantıdan 100 milyar daha var. Bu kompakt yapının büyüklüğünü algılayabilmemiz için, bunu onunla da bağlayalım.

Bu tablo gözünüzü hiç korkutmasın; çünkü bilinçaltının kendine has bir dili, öğrenmeye ve gelişmeye açık bir yapısı vardır.Bir kere aynı dili konuşmaya başladığınızda süreç hem hızlı, hem de eğlenceli olacaktır. Kendi kuantum sıçrayışınızı ne kadar naif bir şekilde geçireceğinize siz bile şaşıracaksınız.

Sinaptik Bağlar, hemen Ol deyince olabilen oluşumlar değillerdir.Herhangi bir Sinaptik Bağın oluşabilmesi için birkaç etabı geçmesi gereklidir. Belli bir değere ve tekrar ihtiyacı vardır. 21 günlük bir süreçte tam bağlanabilirler. ‘Tekrar’, bu 21 günlük süreçteki en önemli etkendir. Aynı bağdan tekrar tekrar enerji geçerse, o bağ kuvvetlenir.

Bizler yaşantımız boyunca trilyonlarca Sinaps Bağlantısı kurarız; fakat hiçbir zaman bebeklikteki kadar çok yapamıyoruz.Bir bebek anne karnındaki 4 haftadan 2 yaşına kadar 100 trilyonu aşkın Sinaptik Bağlantı kurar. Bu rakam bir yetişkinin tam 2 katıdır.

Bebek bu bağlantılarını 6 yaşına kadar kendisine özgün bir biçimde düzenleyerek - yani Sinaps sayısını azaltarak- yetişkin beynini oluşturmuş olur. Meme emmek yada tuvalet alışkanlığı edinmek gibi yeni alışkanlıkların bırakılıp yeniden yapılandırılması gibi.

Başka bir değişle, bir insanın Bilinçaltı 6 yaşına kadar büyür, gelişir, şekillenir ve tam erişkin halini alır.Bu andan itibaren alınacak tüm yeni bilgi ve/veya inanç, eski bilgilerin üzerine depolanır.

Sabah kalkınca kahve içme gereği duyan kişi örneğimize geri dönelim: Bu kişi bu alışkanlığını değiştirmek için ne yapmalı?

Öncelikle Karar Vermek, değişimin ilk adımıdır. Sabah kahve içmeyi bırakmaya karar veren kişi, kararı vererek ilk olarak bu Sinaps Bağlantısını sarsmış olur.

Bu tek başına yeterli olmayacaktır; çünkü bu alışkanlığı oluşturan ve sarsılıp koparılması gereken birçok bağ bulunmaktadır. İşte burada tekrar olgusu önümüze geliyor. Eski alışkanlığın kararlılıkla bırakılıp yerine yeni bir alışkanlığın konumlandırılması ve bu yeni alışkanlıkla ilgili SinaptikBağlantı’nın kurulabilmesi için ortalama 21 gün tekrar edilmesi gerekmektedir.

 Bilinçaltı boşluk bırakmayı sevmez. Değiştirdiğiniz alışkanlığın yerine bilinçaltımızı ikna edecek olumlu, yapıcı ve en önemlisi de faydalı yeni bir inanç veya alışkanlık yerleştirmelisiniz. Aksi halde eski alışkanlıklar, yeniden var olma eğilimlidir; çünkü gliahücreleri açıktadır. Örneğin;‘her sabah aldığım 5 derin nefes tüm beyin hücrelerimi aktive ediyor ve kolayca uyanıp güne başlıyorum’gibi bir cümle, kahve içmenin yerine kullanıldığında ve bu cümle eylemiyle birlikte tekrar edildiğinde,  yeni inanç desteklenerek yeni Sinaps Bağlantılarını kolayca ve hızla kurabiliriz.

 

YUKARI